AKP resmî istatistiklerle oynamayı seven bir parti. Daha iktidarının 5. ayında çok kötü geçen 2002 yılı için TÜİK’e % 7.8’lik büyüme oranı açıklatarak bu konuda gözünü budaktan sakınmayacağını ortaya koymuştu. Dolayısıyla TÜİK’in açıkladığı ekonomik verilere her zaman ihtiyatla yaklaşırım, özellikle de ekonomiye kötüye gidiyorsa... Bu bağlamda ekonominin ciddî boyutta zayıflamaya başladığı 2015’ten beri açıklanan büyüme oranlarını da gerçek olamayacak kadar yüksek buluyorum. Konunun teknik ayrıntılarını az çok bilenler için şu örneği vereyim: Bu yılın ilk dönemine bakarsak, sabit sermaye yatırımlarının yerinde saydığı, dış ticaretin ise millî gelire daraltıcı etki yaptığı bir dönemde tüketim harcamalarının reel bazda % 7.1 artması bana göre olabilecek bir şey değildir. Buna karşılık bu yılın ilk iki dönemindeki yapıda bir GSYİH büyümesinde millî gelir deflatörünü gerçekte olduğundan daha düşük hesaplayıp büyümeyi tüketim ve kamu harcamaları üzerinden şişirmek de gayet kolaydır.
Evet, masa başında rakamlarla oynamak kolaydır ama maalesef her zaman mızrak çuvala sığmıyor. Aşağıdaki grafikte yerleşik hanehalklarının takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış tüketim harcamaları (C, sağ eksen, 1998 yılı sabit fiyatlarıyla) ve benim TÜFE ile enflasyondan arındırdığım bankacılık sektörü tüketici kredileri (Cr, sol eksen, 2000 yılı sabit fiyatlarıyla) üç aylık dönemler itibarıyla yer alıyor. Görüldüğü gibi 2010-2014 arasında her iki değişken arasında sıkı bir korelasyon var, beraber azalıp beraber artıyorlar. 2015’in ilk döneminden başlayarak tüketici kredilerindeki reel artışın hız kestiğini, fakat ne hikmetse tüketim harcamalarının buna aldırış etmeden artmaya devam ettiğini görüyoruz. 2015’in 3. çeyreğinden itibaren tüketici kredileri reel bazda gerilemeye başlıyor, fakat tüketim buna rağmen artmaya devam ediyor. Bunun sonucunda 2015’in 3. döneminden itibaren iki değişken arasında ciddî boyutta makas açılıyor, biri Şam’a, biri Bağdat’a gitmeye başlıyor.
Elbette tüketim salt tüketici kredileriyle finanse edilmez. Edilmez ama ortada kredi artışının durmasından doğan boşluğu kapatacak bir gelir kaynağı da görünmüyor. 2015 yılı ihracatı 2016 yılı ihracatının (altınsız olarak) % 12 altında, 2016’nın ilk altı ayındaki ihracat da 2015’in ilk altı ayındaki ihracatın % 2 altında. 2014 başından bu yılın ikinci dönemine kadar olan 10 dönemden sadece üçünde özel sektör yatırımları artmış. Bu ortamda istihdamın ve reel ücretlerin kredilerden doğan boşluğu doldurup tüketimi % 7’lere varan boyutta şahlandıracak kadar artmış olması mümkün mü? Bence değil.
Belki de yanılıyorum. O takdirde TÜİK veya başka bir ilgili 2015’ten itibaren vatandaşın tüketim harcamalarını tüketici kredisi yerine hangi kaynakla finanse ettiğini hesap kitapla ortaya koyarsa minnettar kalırım. Bu yapılamadığı takdirde sizlere tavsiyem ekonomik planlamanızı yaparken Türk ekonomisinin TÜİK’in açıkladığı oranlarda büyüdüğü varsayımından kaçınmanız.
NOT: Meraklısı için konuyla ilgili başka yazılarım:
http://selimsomcag.org/selimsomcag/makaleler/ekonomi-2002de-buyudu-mu-iktisat-isletme-ve-finans-dergisi-sayi-207-haziran-2003/113
http://selimsomcag.org/selimsomcag/makaleler/garip-bir-buyume-cumhuriyet-strateji-17-nisan-2006/123