SELİM SOMÇAĞ
Ekonomik Danışmanlık

Bağımsız, Objektif, Güvenilir



NE DEDİM? NE OLDU? (18 Ağustos 2011)


“Ekonomik Yorumda altının yükselişine ilk dikkat çektiğimde (24 Eylül 2007) fiyatı 730 doları yeni görmüştü.   Geçen Cuma ise 774’ü gördükten sonra 768’den kapandı.    Dediğim gibi,  euro, yen,  yuan gibi Amerika’nın dış ticaretinde önemli rol oynayan ülkelerin paraları çeşitli sebeplerle doların değer kaybını gerektiği ölçüde yansıtamadıkları sürece altın talebi daha da artacak.   Dolara alternatif rezerv paraların hiçbiri bu görevi üstlenemezse bunun için tek aday altındır.   Dolayısıyla altın fiyatlarının yükselmeye devam etmesi beklenmeli.”

22 Ekim 2007

 

“…şu anda kriz sürecinde parasal önlemlerle yaratılan bir duraklama döneminden geçiyoruz.    Fakat daha temel değişkenlere baktığımızda krizin derinleşmeye devam ettiğini görüyoruz... 2008 sonbaharından itibaren Fed Amerikan ekonomisine muazzam miktarda para pompalamaya başladı.    Finansal piyasalar Mart ayından itibaren bu para sayesinde toparlanmaya başladılar...  Ancak burada şöyle bir sorun var:    Bu kadar büyük boyutta bir parasal genişlemenin uzun vadede enflasyon yaratmaması mümkün değil.   Bu durumda bir süre sonra,  büyük ihtimalle 2010’un ilk yarısında ya ABD parasal genişlemede frene basacak, (ki bu durumda Amerikan ekonomisi yeniden küçülmeye başlar),  ya da parasal genişlemenin devamı yavaş yavaş ABD’yi bir enflasyon ve devalüasyon  sürecine sokacak.   Her iki seçenekte de sonunda dünya ekonomisi bugünküne göre daha da daralacak ve finansal piyasalar yeniden çökecektir.”

31 Ağustos 2009

 

“Finansal piyasalardaki toparlanma başta Amerikan merkez bankası Fed olmak üzere gelişmiş dünya merkez bankalarının finans piyasalarına olağanüstü boyutta para pompalamalarının,   millî gelirdeki sert düşüşlerin  hız kesmesi de yine başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin bütçe harcamalarını olağanüstü boyutta arttırmalarının sonucu.   Ne var ki hükümetlerin ekonomiye yaptıkları bu devasa müdahaleler başta ABD olmak üzere birçok ülkede merkez bankası bilançolarında,  bütçe açıklarında ve kamu borç stoklarında patlama boyutunda artışlara yol açmış ve açmaktadır.   Dolayısıyla,   bu doping uygulamalarını hiçbir hükümetin orta vadede mevcut boyutlarıyla sürdürmesi mümkün değildir.   Doping geri çekildiği anda finans piyasalarındaki toparlanmanın da,  ekonomik faaliyetteki cılız canlanmanın da kalıcı olmadığı görülecektir.... Dünya krizi bitmemiştir;  krizin sonuna yaklaşmış da değiliz.     Bazı sahalarda görülen rahatlama ABD,  AB ve Çin’deki sürdürülemez parasal genişlemenin sonucu olup geçicidir.     Bu sebeple üretim ve yatırım kararlarını “Kriz bitti” propagandasına kapılarak alanlar çok ağır bir bedelle karşılaşabilirler,   uyarıyorum. “

13 Eylül 2009

 

“Dünyanın bütün ekonomik merkezleri şu veya bu şekilde yeni ekonomik-finansal çalkantılara doğru ilerlerken Türkiye’de 2011’in bu yıl kadar sakin geçmesi mümkün değil.”

20 Aralık 2010

 

“Dünya krizi bitmemiştir.   ABD’nin iki yıldır uyguladığı “para basarak ekonomiyi canlandırma” stratejisi artık  sınırlarına ulaşmıştır,  Amerikan ekonomisinin yeniden yavaş yavaş durgunluğa gömülmesine engel olamamaktadır.”

24 Aralık 2010

 

“2006-2008 döneminde bu boyutlardaki cari açıklar o dönemdeki aşırı gevşek Amerikan para politikasının sonucu olan küresel likidite bolluğu sayesinde finanse edilebildi.   Şu anda da ABD daha agresif bir parasal genişleme planı yürütmekte;  Türkiye’nin bu boyutta bir cari açığı  hâlâ finanse edilmesinin sebebi de bu.   Ancak bu güzel gidişin çok uzun sürmesi artık mümkün değil.   Avrupa borç krizi çerçevesinde bazı ülkeler adım adım moratoryuma doğru ilerlemekte.   Böyle bir olay önemli bir kısmı hâlâ kış uykusunda olan dünya finansal yatırımcılarının paniğe kapılarak Türkiye benzeri ülkelerden sürü halinde kaçmalarına yol açabilir.   Bu ihtimal bu yılın ilk aylarından başlayarak önümüzdedir.”

3 Ocak 2011

 

“Euro bölgesinde İrlanda,  Portekiz ve Yunanistan’ın yavaş yavaş moratoryuma sürüklendikleri ortada.    Son not indirimlerinden sonra bu üç ülkenin de tahvil piyasası fiilen kapanmış durumda ve hiçbirinin elinde bu yılki dış borç ödemelerini karşılayacak kaynak yok.   Bu ülkelerin moratoryuma gitmeleri belki  euroyu zarar vermeyecek ama, bunların borç senetlerinin küresel yatırımcılara büyük zarar ettirmesi yatırımcıları diğer riskli ülkelerden de çekilmeye yöneltebilir.   Bu da en çok dış finansman için tamamen yabancı sermaye akışına bağımlı olan Doğu Avrupa’yı ve bu arada Türkiye’yi vurur.   Dolayısıyla Mayıs ayından itibaren Türkiye için her zaman buradan kaynaklanabilecek bir döviz krizi ihtimali de mevcut.”

4 Nisan 2011

 

Evet,  2007’den başlayarak yaptığım bazı öngörüler böyle.   Bunların bir kısmı sitemdeki yazılardan alınma,  dolayısıyla muhtemelen  burada okudunuz.  Fakat alıntıların   çoğu benim Haftalık Ekonomik Yorum bültenimden,  yani daha kritik tespit ve tahminleri elbette yalnızca bu bültene abone olanlar okuyabildi.   Benim bütün zamanımı araştırma yapmaya ayırarak bu tespit ve tahminleri yapabilmem bültenime abone olanların ödedikleri ücretler sayesinde mümkün olabiliyor.   Bu vesileyle 2004 yılından bugüne kadar Haftalık Ekonomik Yoruma abone olarak beni desteklemiş olan herkese teşekkür ederim.  

 

Şimdi bu öngörülerden bugüne gelerek bazı tespitler yapalım.   İlk olarak sahte kâhinler ve yalancı medya konusuna değineceğim.  Altının dünya krizinin izleyeceği seyir sebebiyle uzun bir değerlenme sürecine gireceğini ilk olarak 2007 Eylülünde dile getirdim,  daha sonra da bu fikrimde ısrar ettim.  O zaman altının onsu 700 dolarlardaydı,  bugün 1,800 dolarlarda.   Buna karşılık kriz patladıktan sonra Amerikan medyası,  yani Amerikan devleti tarafından büyük ekonomist ve ”kriz kâhini” ilân edilen Roubini 2009 Eylülünde (O zaman altın daha 1,000 doları yeni geçmişti) “Altının fiyatı belki 1,100 dolara falan çıkabilir,  ama 1,500 veya 2,000 dolardan söz etmek saçmalıktır” diye fetva vermişti.   Roubini daha sonra da altın aleyhinde benzer fetvalar verdi.   Fena halde yanıldığı açık.   Aslında benim gibi dünya ekonomisinin nereye gittiğini öngörmeye çalışmaktan başka amacı olmayan gerçek bir araştırmacı değil,  Amerikan devletinin ve Wall Street’in para babalarının doların değerini korumak için propaganda yapmakla görevlendirdiği bir  ajan olduğu da çok açık.   Ama buna rağmen Türk medyası hâlâ Roubini’yi  kriz konusunda bir otorite olarak göstermeye devam ediyor.   Herkesi uyarıyorum:   Türk medyasında kriz süreci ve dünya ekonomisi konusundaki görüşlerine sürekli yer verilen ve reklâmı yapılan yabancı uzmanların hiçbirinin dediklerine itibar etmeyin.   Bunlar başta ABD olmak üzere Türkiye üzerinde nüfuz sahibi olan büyük ülkelerin propaganda ajanlarından başka bir şey değildir.   Yerli görüş olarak da medyada TÜSİAD çevresinin veya hükümetin her şeyi toz pembe göstermeye çalışan görevlilerinden başka kimsenin görüşüne yer verilmiyor.   Dolayısıyla bu saatten sonra medyada ekonomide neler olacağı konusunda işe yarar herhangi bir analiz veya görüş aramak boşunadır.

 

Yukarıdaki alıntılarda gördüğünüz gibi başta ABD olmak üzere birçok ülke tarafından alınan parasal ve fiskal tedbirler sonucunda dünya ekonomisinde 2009’da ortaya çıkan canlanmanın geçici olacağını,  dünya ekonomisinin yeniden durgunluğa gireceğini o tarihten beri hep söyledim.   Bu ikinci tur küresel durgunluğun ne zaman başlayacağını merak edenler fazla beklemeyecekler,  onun da eli kulağında.    ABD’nin 2011 ilk çeyrek büyüme hızı dört ay önce (elbette kasıtlı bir propaganda yalanı olarak) % 1.9 olarak açıklanmış ve bu palavra davul zurnayla dünyaya ilân edilmişti.    Üç hafta kadar önce bu rakam sessiz sedasız 0.4’e düşürüldü ki,  siz onu fiiliyatta sıfır kabul edin.  Geçen hafta da Fransız ekonomisinin 2011 ikinci çeyrekte ilk çeyreğe göre hiç büyümediği açıklandı.    Son haber de Avrupa’nın ekonomik devi Almanya’nın sınaî üretim hacminin Haziran ayında gerilemiş olması.   Dünya ekonomisinin ve dolayısıyla Türk ekonmisinin de yeniden daralmaya başlamasına hazır olun.   Bu arada bu haberlerin hiçbirini duymadığınızdan da şüphem yok,  çünkü Türk medyası halkın kafasının böyle lüzümsuz şeylerle karışmasını istemez.  Paranızı veya şirketinizi Türk medyasından bilgilenerek yönetiyorsanız bundan böyle karanlıkta el yordamıyla yürüyorsunuz demektir.

 

Alıntılarda üzerinde durduğum üçüncü konu,  bazı zayıf euro ülkelerinin moratoryuma gitmeleri.   Yalnızca Türk medyasından bilgilenenler buna da “Böyle bir şey olmadı” diyebilirler,  ama bu yersiz bir itiraz olur.  AB’nin geçen ay Yunan devlet tahvili taşıyan Avrupa bankalarının bunları vadesi gelince roll edeceklerini açıklaması aslında fiilen Yunanistan’ın moratoryum ilân etmesidir.    Yani Yunanistan ölmüş de ağlayanı yok.   Artık vuku bulmuş olayların bile Batı’nın hükümetleri ve medyası tarafından adı telâffuz edilmeyerek sansür edilmesi noktasına geldik.   Ama tabiî euro bölgesindeki zayıf ülkelerin hepsinin büyük bir patlamayla ve kendileriyle beraber çok sayıda büyük bankayı da götürerek gümbürdemeleri henüz olmadı,  fakat o işin de günleri sayılı.

 

Bu yılın 3 Ocağında Avrupa borç krizinin patlamaya doğru gittiğini ve bu patlamanın yaratacağı sarsıntıların Türkiye’yi de vuracağını yazmışım.   Nitekim Nisanda Avrupa borç krizinin depreşmesine bağlı olarak Türkiye gibi dış dengesi çok bozuk ülkelerin risk primi yükseldi ve Türkiye’den sıcak para çıkışı başladı.   Şu anda bu yazıyı yazarken ekrandan geçen kurlara göre 1 Nisan - 18 Ağustos arasında TL’nin döviz sepeti karşısında % 17 oranında değer kaybetmiş olduğunu görüyorum.   Hiç de küçümsenmeyecek boyuttaki bu devalüasyonun krizin daha peşrev aşamasında ve kamu kuruluşlarının ve Merkez Bankasının yüklü döviz satışlarına rağmen ortaya çıktığını da hatırlatayım.  

 

Bu yazıyı piyasalarda çalkantı başlayınca bana e-posta yoluyla neden yazı yazmadığımı soran okurlar için kaleme aldım.   Yazmadım,  çünkü söyleyeceğim yeni bir şey yoktu.    Fakat çok sayıda mail gelince site yazılarından ve yalnızca abonelere açık olan haftalık bültenimden dört yıllık bir derleme yaparak görüşlerimi sizlere hatırlatmak ve “Yeni bir şey söylemeye henüz gerek yok” demek istedim.   Evet,  2008’den bu yana aslında değişen hiçbir şey yok,  sadece hükümetlerin aldığı sözde önlemlerle dünya üç yıl vakit kaybetti,  fakat her halükârda krizin nereye gideceği belli ve şu anda bize sadece beklemek kalıyor.


HUKUKÎ UYARI: selimsomcag.org sitesinde yer alan bilgi, haber ve yorumlar güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan derlenen veriler ve bunlara dayanan kişisel yorumlardır. Kamuoyunu aydınlatmak amacıyla yayınlanan bu bilgi ve yorumlar hiç bir şekilde tavsiye veya yatırım danışmanlığı niteliği taşımaz. Bu bilgi ve yorumlara istinaden yapılacak işlemler sonucunda doğabilecek zararlardan selimsomcag.org hiç bir şekilde sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2014 Selim Somçağ. Her Hakkı Saklıdır.