SELİM SOMÇAĞ
Ekonomik Danışmanlık

Bağımsız, Objektif, Güvenilir



KRİZ ASIL ŞİMDİ BAŞLIYOR (20 Haziran 2013)


Dün Fed Başkanı Bernanke’nin Fed’in aylık USD 85 mia.lık tahvil alım programının bu yıl içinde azaltılacağı, 2014 ortasında da sona ereceğini açıklaması 2008’den beri süregelen küresel krizde bir dönüm noktasıdır. 
 
Kriz patlak verdiğinde önce Fed, ardından diğer büyük merkez bankaları çok büyük miktarlarda para basmaya, uzun süredir dev bir Ponzi oyununa dönüşmüş olan Amerikan mortgage piyasasından ağır yara alan dünyanın en büyük bankalarını bu karşılıksız parayla yüzdürmeye başladılar. ABD’de, İngiltere’de, euro bölgesinin güney kuşağındaki ülkelerde, başta Türkiye olmak üzere Doğu Avrupa kuşağında tüketim, ABD’de konut piyasası üzerinden yürüyen para-kredi genişlemesinden gelen dolar finansmanıyla yürümekteydi. Almanya, Japonya, Çin, Rusya, Brezilya, Güney Afrika, Hindistan ve Avustralya gibi ülkeler de bu tüketici-ithalatçı ülkelere sanayi malı ve hammadde satarak büyümekteydi. ABD’deki para-kredi büyümesi mortgage balonunun patlamasıyla kesintiye uğrayınca, dev bankalar sallanmaya başlayınca bu saadet zinciri koptu, dünya ekonomisi 2009 başında hızla daraldı. 
 
Bu aşamada Fed öncülüğünde büyük merkez bankalarının bastığı para finans sektöründen reel ekonomiye yöneldi, basılan karşılıksız parayla konut, otomotiv gibi sektörlere devletler para aktarmaya başladı, böylece tüketim canlandırıldı. 2009 sonunda başta ABD olmak üzere hemen bütün dünya hükümetleri tarafından, IMF ve benzeri kuruluşlar tarafından “Kriz sona erdi” çığlıkları atılmasına yol açan gelişme bundan, yani hastaya solunum cihazıyla nefes aldırılmasından ibaretti, Ne var ki bunun kalıcı bir toparlanmaya dönüşmesi ve küresel ekonomi çarkının 2008 öncesindeki gibi dönmeye başlaması imkânsızdı. Çünkü o sistem yüz milyonlarca insanın ABD’de, İngiltere’de, İspanya’da ve daha birçok ülkede konut fiyatlarının ve borsa endekslerinin sürekli değer kazanacağına inandırılmalarından kaynaklanan bir devridaim mantığına dayanıyordu. Bu sayede Fed bilançosunu ılımlı bir tempoda büyütüyor, parasal genişlemenin ana kısmı ise piyasaların sonsuz yükselişine inanmış ekonomik aktörlerin giderek daha çok kredi kullanmaları sayesinde, organik olarak gerçekleşiyordu. Bu sistemde çalışanların ücretleri artmadığı, harcamalarını borçlanarak arttırdıkları için perakende enflasyon tehlikesi de yoktu, enflasyon varlık fiyatlarında (borsa, konut) balonların oluşması biçiminde ortaya çıkıyordu. Gelgelelim bir kere aktörler balonların patlayabileceğini idrak edince miyop bir bakışla kusursuz görünen bu sistemin devam etmesine imkân yoktu. ABD’de mortgage şirketleri aylık geliri 4 bin dolar olan adama aylık 3 bin dolar geri ödemeli ev kredisini “Bir sene dişini sık, seneye bu evi 100 bin dolar fazlasına satarsın” diye pazarlayamaz hale geldikten sonra bu sistemin yürümesi mümkün değildi. Öte yandan eğer Fed bastığı parayı doğrudan Amerikan vatandaşlarına dağıtmaya kalksaydı, hatta 2009’da uygulanan konut ve otomotiv satışlarının sübvanse edilmesi süreklilik kazansaydı perakende enflasyon yükselir ve sistemin can damarı olan varlık balonlarını eritmeye başlardı. O yüzden patlayan sistemin darmadağın olmasını engellemek için bu yapılanlardan daha fazlasını yapmaya imkân yoktu. 
 
Böylece 2010’dan itibaren Fed’in ekonomiye müdahalesi sürekli para basıp bunu finans sistemine akıtmaktan ibaret kaldı. Ne var ki krediler ve varlık balonları arasındaki büyülü ilişki artık kopmuş olduğu için finans sektörü emrine sunulan paranın çoğunu interbank para piyasasından yeniden Fed’e park etti, yani büyülü devridaim çarkı yeniden kurulamadı. Bu arada Avrupa’da zayıf euro ülkeleri de oradaki saadet zincirinin kopmasıyla dara düşünce, bu da Avrupa bankalarını sallayınca, Avrupa Merkez Bankası da Fed’in yaptığını tekrarladı, ama bir süre sonra orada da aynı sonuç ortaya çıktı: Avrupa bankaları AMB’den aldıkları fazla parayı kullanamayınca yeniden AMB’ye park etmeye başladılar. Bu sebeple 2009’daki ilk malî ve parasal tedbir paketlerinin yarattığı hızlı büyüme 2010 ortasında tökezlemeye başladı, sürekli ivme kaybetti ve 2012 son çeyreğinde de dünya ekonomisi yeniden durgunluğa girdi. Şunu da belirteyim ki bu tablo ağırlıklı olarak hükümetlerin açıkladığı ekonomik verilere dayanıyor, halbuki bunlardaki çarpıtma ve manipülasyonun krizle beraber büyük bir sıçrama yaptığını biliyoruz. Özellikle dünyanın tüketim kalesi ABD’nin ve dünyanın imâlathanesi Çin’in son 4 yıllık resmî verileri son derece güvenilmez. Gerçek verilere ulaşma imkânımız olsaydı, belki de dünya ekonomisinin daha 2011’de yeniden durgunluğa girmiş olduğunu söyleyecektik. 
 
Sonuçta dünya ekonomisinde de, Amerikan ekonomisinde de gerçek bir büyümenin olmadığı ve olmayacağının netleşmesiyle artık Fed’in para basmayı sürdüremeyeceği belli oldu (Tabiî anlayana! Türkiye’de 2012’de senden başka bu konuya kimler dikkat çekti derseniz sayamam, bilenler bana söylesin.). Çünkü ekonomi daralırken varlık fiyatı (borsa, konut) balonları salt para basmakla sonsuza kadar sürdürülemezdi. Çok yakın bir örnek Kasım 2012-Mayıs 2013 arasında % 84 yükselen Tokyo Borsasının son üç haftada % 20 düşmesidir. Bu hem Japon Merkez Bankası üç aydır sınırsız miktarda parayı Japon ekonomisine pompalamasına, hem de Fed’in bastığı paranın bir bölümünün de buraya akmasına rağmen oldu. Fed de aynı yolda ısrar etseydi Amerikan borsalarının başına da aynı şey gelecekti. 
 
Öte yandan Fed’in son 5 yıldır oluk oluk para basmasının başka olumsuz sonuçları da bu operasyona son verilmesini gerektiriyordu: Zaten çok düşük olan tasarruf oranının negatif mevduat faizi yüzünden daha da düşmesi (Bu sorun 2yıldır bizde de var), sıfıra yaklaşması, devlet tahvillerindeki negatif reel getiri yüzünden sistemde hayatî rolü olan emeklilik fonlarının tıkanmaya doğru gitmesi (Bu sorun yalnız ABD’de değil, Avrupa ve Japonya’da da ortaya çıktı), Fed’de “excess reserve” olarak dağ gibi biriken bankaların elindeki fazla likiditenin günün birinde enflasyonu patlatma potansiyeli, buna bağlı olarak doların diğer rezerv paralar karşısında büyük devalüasyona uğraması ihtimali (Ki ABD uzun yıllardır kronik cari açık verdiği, yani dış dünyadan Amerikan kağıt parası karşılığında mal aldığı için böyle bir durumda ABD denen ülke Taş Devri şartlarına geri döner.). Kısacası, sayılamayacak kadar çok ve her biri çok ürkütücü bir sürü olumsuz yan etki. 
 
O bakımdan Fed’in ilelebet her ay USD 85 mia basmaya devam etmesine imkân yoktu. İşte nihayet dün Fed Başkanı Bernanke maçın son 5 dakikasına girildiğini hatırlatan düdüğü çaldı. Artık baş aktörün düdüğü çalmasıyla küresel krize para basarak pansuman yapma dönemi sone erdi. Yardımcı oyunculardan Avrupa Merkez Bankasının bilançosuna bakacak olursanız onun zaten beş aydır sessiz sedasız bilançosunu küçültmeye başlamış olduğuunu göreceksiniz (Nedense dünya finans medyasında bu konuda tek satır çıkmadı!). Japon Merkez Bankasının benzer harekâtı zaten geçen ay kayalara toslamış durumda; o para bastıkça dünya finans piyasalarından milyarlarca yen oluk oluk Japonya’ya geri dönerek onun yapmak istediğini tam tersine çeviriyor. Onun için artık eroinman gibi merkez bankalarından önlerine akıtılan bedava parayla para kazanmaya alışmış finans sektörü boşuna hayal kurmasın, bir devir artık kesin olarak kapanmaktadır. 
 
Bu final Türk ekonomisinin 23 yıldır ve giderek artan oranda bağımlısı olduğu sıcak parayla yaşama, Türk işadamının sıcak parayla yatırım yapma, Türk vatandaşının sıcak paranın uzantısı olan borçla harcama alışkanlıklarının da finali demektir. Türkiye tarihinde bir çağ kapanmakta, yeni ve çok daha sıkıntılı bir çağ açılmaktadır. Öte yandan AKP’nin (Batı medyasında Gezi protestoları karşısında AKP’nin tutumunu eleştiren yazılarda bile hâlâ övülen) “büyük ekonomik başarısı” tamamen bu sıcak para hareketinin 2004’ten sonra şaha kalkmasının, zirveye ulaşmasının sonucudur; AKP’nin bu alanda hiçbir marifeti yoktur. Tabiî AKP bu durumu Türkiye’nin koalisyon hükümetlerinden kurtulmasının, istikrarlı tek parti yönetiminin başarısı olarak sunmuş ve borç yükü altında ezilmesini teşvik ettiği seçmene de “Ben iktidardan gidersem istikrar bozulur, sen de borçlarını ödeyemezsin” diye sürekli şantaj yapmıştır. İşte tek parti iktidarı (hatta tek adam iktidarına doğru bir dönüşüm halinde) devam ediyor, Gezi Parkı da boşaltıldı, ama şu anda dolar 1.92. Evet hodri meydan, somun pehlivanlığı, yani el parasıyla hovardalık yapmak bitiyor, haydi şimdi görelim bakalım AKP’nin istikrarlı tek parti hükümetinin ekonomik başarısını! 

HUKUKÎ UYARI: selimsomcag.org sitesinde yer alan bilgi, haber ve yorumlar güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan derlenen veriler ve bunlara dayanan kişisel yorumlardır. Kamuoyunu aydınlatmak amacıyla yayınlanan bu bilgi ve yorumlar hiç bir şekilde tavsiye veya yatırım danışmanlığı niteliği taşımaz. Bu bilgi ve yorumlara istinaden yapılacak işlemler sonucunda doğabilecek zararlardan selimsomcag.org hiç bir şekilde sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2014 Selim Somçağ. Her Hakkı Saklıdır.