AB ile 1 Temmuz 2004 tarihinden sonra başlayan ülkelerin AB üyeliğinin Fransa’da referanduma sunulmasını öngören anayasa değişikliği Pazartesi günü Fransız parlamentosu tarafından kabul edildi. 66 red oyuna karşı 730 Evet gibi ezici bir çoğunlukla kabul edilen değişiklik paketi dün de malûm medyanın “Türk dostu” ilân ettiği Cumhurbaşkanı Chirac tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. 1 Temmuz 2004’ten sonra müzakerelere başlama şartıyla Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan yasanın kapsamı dışında kaldı, böylece yasa değişikliği pratikte yalnızca Türkiye için yapılmış oldu.
Bu yasa değişikliği ile AB projesinin siyasî lokomotifi Fransa AB’nin sınırlarını çizmiş ve mühürlemiş oluyor. Bundan sonra Türkiye değil Kuzey Kıbrıs’ı, İstanbul’u bile Rumlara verse AB’ye üye olma ihtimali sıfır. Ayrıca mesele Fransa’dan ibaret değil. Fransız iç politikasındaki dengeler Fransa’yı bu adımı derhal atmaya mecbur bıraktı. Fransa bu işi erteleseydi bile Avusturya, Slovakya, Danimarka gibi ülkelerin de benzer kararlar almaya hazırlandıklarını biliyoruz.
Yetkililer ve malûm medya Türkiye’nin AB hayalini resmen tarihe gömen bu karar karşısında ölüm sessizliği içinde. Halbuki 17 Aralık öncesinde bu konular Avrupa’da tartışılırken “Önemli değil efendim, bunlar iç politika manevrası” diye akıl veriyorlardı. Halbuki bu aşamadan sonra AB sürecinin Türkiye için karşılığında hiç bir şey alamadan sürekli taviz vermekten başka bir anlama gelemeyeceği apaçık ortada. Kıbrıs’taki, Ege Denizindeki haklarınızdan feragat edeceksiniz, ülke içinde Müslüman azınlıklar ihdas edip yapay gerilimler, düşmanlıklar yaratacaksınız, Batı’nın dayattığı politikalarla yoksullaştırılan insanlarımızı misyonerlerin kucağına atacaksınız, bir fesat ocağı olan Fener Patrikhanesini devlet içinde devlet haline getireceksiniz, Fırat ve Dicle sularının kullanımını uluslararası denetime açacaksınız, Ermeni soykırımını tanıyıp Ermenistan’ın tazminat ve toprak taleplerine kapı açacaksınız, kısacası emperyalist Batı’ya mazlumların ilk ve en büyük tokadı olan Millî Mücadeleyle kurulan Türkiye Cumhuriyetinin temeline dinamit koymak için ne lâzımsa yapacaksınız. Devletimiz paramparça olduktan, halkımız Brüksel’in paryaları haline getirildikten sonra da çıkıp “Kusura bakmayın, AB’ye giremiyoruz, Fransa’daki referandumda reddedildik” diyeceksiniz. Şu anda sivil olsun, atanmış olsun, seçilmiş olsun AB'cilik yapmaya devam eden herkesin rol aldığı senaryo budur.