SELİM SOMÇAĞ
Ekonomik Danışmanlık

Bağımsız, Objektif, Güvenilir



Boz Yapalak Devlengece... (Dergâh, Sayı 71, Ocak 1996)


  
Hayvanlar âlemindeki gezintimize geçen yazımızda bir beytini aldığımız Yunus Emre'ye ait şiirin başka bir beytiyle devam edelim:
Boz yapalak devlengece emek yeme erte gece
Anın işi gözsüzsepek salıp ördek alır değil
(Fatih nüshası, v. 115)
 
Bu beyitte dört hayvanın adı geçmektedir. Günümüz okuru büyük ihtimalle bunlardan yalnız birini, ördeği bilmektedir. Beyitte geçen diğer üç hayvanın hangi hayvanlar olduğunun bilinmemesi, hatta belki hayvan olduklarının dahi bilinmemesi, Yunus'un bu meşhur şiirinin bu beytini muammaya dönüştürecektir.
 
Önce boz yapalaktan başlayalım. Lugat-ı Nimetullah yine imdadımıza yetişiyor. Farsça "çuğd" kelimesinin karşılığı olarak, "Baykuş. Bazılar üğü...ve bazılar yapalak der." deniyor. İstanbul Türkçesinde kaybolmuş olan yapalak kelimesi TDK Derleme Sözlüğüne göre Bolu, Zonguldak, Samsun, Ordu, Kırşehir, Niğde, Şumnu (Bulgaristan) gibi birçok yörede hâlâ baykuş anlamıyla yaşıyor. TDK Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğünden de Tatarcada baykuşa "yabalak" dendiğini öğreniyoruz. Ancak baykuş tek bir kuşun adı değildir; birçok baykuş türü mevcuttur. Türkiye'de ise yedi baykuş türü yaşamaktadır. Bunların birçoğu için de boz sıfatı kullanılabilir. Dolayısıyla taksonomik olarak Yunus'un boz yapalağının bir baykuş olduğunu, yani Strigiformes takımının bir üyesi olduğunu tespit etmekten daha ileri gidemiyoruz.
 
Yapalaktan sonra sıra devlengeçte. Eski Redhouse (l890) kelimeyi "dülengeç" transkripsiyonu ile vermiş. Üç ayrı kuşun adı olarak açıklıyor: "1. Bir tarlakuşu türü. 2. Bir kuyruksallayan türü. 3. Küçük bir çaylak türü." Biz yine Sofyalı Nimetullah Efendinin kapısını çalalım: "Galivac: Zağan, yani devlengeç ki çaylak dahi derler." (s. 462). Bir tanıklık da 16. yüzyılda İnegöllü Mustafa Efendinin kaleme aldığı Cami-ül Fürs adlı Farsça-Türkçe sözlükten: "Mürdarhur: Çaylak dedikleri yırtıcı kuş ki devlengeç dahi derler." (v. 160). Bu tanıklıklar devlengecin çaylak olduğu konusunda şüpheye yer bırakmayacak kadar açık. Zaten biraz sonra şiiri incelerken devlengecin Redhouse'daki diğer iki anlamı olan tohum ve böcekle beslenen iki ötücü kuşun şiirin bütünü içinde bir anlam ifade edemeyeceğini göreceğiz.
 
Çaylaklar Yırtıcı kuşlar (Falconiformes) takımının Accipitridae familyasından bir bölük kuştur. Kanatları ve kuyrukları uzundur; birçok türün kuyruğu çatallıdır. Uçarken zarif bir görünüşleri vardır. Çaylaklar akrabaları olan kartal, şahin, atmaca gibi kuşlardan beslenme davranışlarıyla ayrılırlar. Çaylaklar bu akrabaları gibi canlı hayvanları avlayabildikleri gibi bulurlarsa leş de yerler. Avladıkları hayvanlar da öyle doğanlar gibi güvercin, turaç değil, tarla sıçanı, fare gibi küçük hayvanlardır. Türkiye'de iki çaylak türü görülebilir: Kızıl çaylak (Milvus milvus) ve kara çaylak (Milvus migrans). Kızıl çaylak Türkiye'de geçit zamanı ve kışın olmak üzere az sayıda görülür. Kara çaylak ise yazın gelir, kışı Afrika'da geçirir. Türkiye'nin hemen her bölgesinde görülebilir. Dolayısıyla Yunus'un devlengeci bir kara çaylak olmalıdır. Uzunluğu 55 cm, kanat açıklığı 115.cm kadardır. Tüyleri çok koyu kahverengi, kuyruğu çatallıdır.
 
Bahar ve yaz aylarında İstanbul'da da kara çaylağa rastlamak mümkündür. İstanbul'un çaylakları Haliç çevresini mesken tutmuşlardır. Eskiden ne zaman Galata Köprüsünde durup Haliç'e doğru baksam Haliç'in üzerinde, Galata Kulesiyle Sultan Selim Camii arasında dönüp duran, ara sıra Haliç'e pike yapan çaylakları görürdüm. Son yıllarda çaylakları pek göremez olmuştum ki iki yıl önce Süleymaniye Camiinin iç avlusunda fotoğraf çekerken minarelerin arasında üç kara çaylak beliriverdi. Haliç'in çaylaklarından bir çiftin yuvası 1980'lerin başında Fener Rum Patrikhanesinin bahçesindeki büyük bir ağaçtaydı. Bilmem çaylaklar hâlâ oraya yuva yapıyor mu?
 
Çaylakların İstanbul'da Haliç çevresini mesken tutmaları balık halinin eskiden Eminönü'nde bulunmasından kaynaklanmış olabilir; çünkü kara çaylak balığı çok sever. Hem kendisi yakalar, hem de ölü balıkları veya balık artıklarını yer.
 
Yapalak ve devlengeçten sonra, gelelim gözsüzsepeğe. Bunun ne demek olduğunu aslında sözlük karıştırmadan, biraz düşünerek de bulabiliriz. Kelimenin ilk bölümü bildiğimiz gözsüz kelimesi. Demek ki gözü olmayan veya gözleri çok körelmiş bir hayvan. O halde göze ihtiyaç duyulmayan bir ortamda, mağaralarda veya toprak altında yaşayan bir hayvan. Eh, bu kadar ipucu yeter de artar bile. Gözsüzsepek kelimesi, günümüz Türkçesindeki köstebek kelimesinin eski halinden başka bir şey değil. Eski Anadolu Türkçe'si metinlerinde bazen de gözsüz tebek olarak geçer. Zamanla yuvarlanarak köstebek haline gelmiş.
 
Köstebek (Talpa europea), Insectivora takımının Talpidae familyasından, küçük bir memeli hayvandır. Ömrünü yeraltında, yumuşak toprakta kazdığı dehlizlerde geçirir. Başlıca gıdası solucanlar ve toprakta yaşayan başka küçük hayvanlardır.
 
Böylece beyitteki üç bilinmeyeni de çözmüş olduk. Yalnız bu bilgilerle de beyit tam olarak açıklığa kavuşmuş olmadı. Bunun için şiirin tamamına bakmamız gerekiyor.
 
Aşksızlara öğüt verme öğüdünden alır değil
Aşksız adem hayvan olur hayvan öğüt bilir değil
 
Boz yapalak devlengece emek yeme erte gece
Anın işi gözsüzsepek salıp ördek alır değil
 
Şah balaban şahin doğan zihi övmüş anı öven
Doğan zayıf olsa bile doğanlıktan kalır değil
 
Kara taşa su koyarsan elli yıl ıslatırısan
Hemen ol gine bayağı hünerli taş olur değil
 
Yunus olma cahillerden ırak olma ehillerden
Cahil ne var müminise cahillikten kalır değil
 
Bu şiirde Yunus ancak kendisinde bir cevher olan insanların yüksek manevî mertebelere erişebileceklerini söylüyor. Yaradılışında bu cevher olmayanları yüceltmek için sarf edilen gayret ise bir işe yaramayacaktır. İncelediğimiz beyit de bu çerçevede değerlendirilince anlam kazanıyor. Baykuş ve çaylağın yaradılışları onları köstebek gibi aşağı mertebede avlarla beslenmeye mahkum etmiştir. Onları bu yoldan vazgeçirmek, ördek gibi yüksek mertebede avlarla beslenmeye yöneltmek için gece gündüz nasihat edilse de bir işe yaramaz; harcanan emeğe yazık olur.
 
Dergâh, Sayı 71, Ocak 1996.

HUKUKÎ UYARI: selimsomcag.org sitesinde yer alan bilgi, haber ve yorumlar güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan derlenen veriler ve bunlara dayanan kişisel yorumlardır. Kamuoyunu aydınlatmak amacıyla yayınlanan bu bilgi ve yorumlar hiç bir şekilde tavsiye veya yatırım danışmanlığı niteliği taşımaz. Bu bilgi ve yorumlara istinaden yapılacak işlemler sonucunda doğabilecek zararlardan selimsomcag.org hiç bir şekilde sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2014 Selim Somçağ. Her Hakkı Saklıdır.