SELİM SOMÇAĞ
Ekonomik Danışmanlık

Bağımsız, Objektif, Güvenilir



Bir Jean-Paul Roux Çevirisi Üzerine Notlar (Tarih ve Toplum, Sayı 144, Aralık 1995)


  
Jean-Paul Roux günümüzün en önemli Türkologlarından biridir. Başlıca çalışma alanı olan Türklerin İslâm öncesi inanç tarihi konusundaysa yaşayan en önemli araştırmacıdır. Yazarın bu alanda yıllar süren çalışmalarının sonuçlarını içeren La Religion des Turcs et des Mongols adlı eserinin Türkçeye çevrilmesi kültürümüz için büyük bir kazançtır. Bugünün Türkiyesinde maalesef çok az kişinin ilgi duyup okuyacağı bu güç eserin çevirisini üstlenen Prof. Kazancıgil'i ve kitabı yayınlayan İşaret Yayınlarını bu girişimlerinden ötürü kutlamak gerekir. Ancak ne yazık ki Sayın Kazancıgil'in çevirisinin başarılı olmadığı, çeviride birçok tartışmalı nokta bulunduğu kanısındayım.
 
Çeviride ilk göze çarpan hata, orijinal metinde yeralan Fransız imlâsıyla yazılmış olan Türkçe kelimelerin olduğu gibi alınmış olmasıdır. Bu yüzden bazen en tanıdık Türkçe kelimeler bile adeta Fransız telâffuzuyla karşımıza çıkmaktadır: Kızıl yerine kizil (s.16), Tarım (Doğu Türkistan'daki Tarım Havzası) yerine Tarim (s.17), Pazırık yerine Pazyryk (s.55), ırkla- (kehanette bulunmak) yerine irkla- (s.55), ırla- (şarkı söylemek) yerine irla- (s.55), okı- yerine oki- (s.70), yagrıncı yerine yagrinci (s.77), obrıl- yerine obril- (s.89), albız (albino) yerine albiz (s.114), Kazılık (Dede Korkut Kitabında geçen dağ) yerine Kazilig (s.128, 165), kıl yerine kil (s.162), Tuğrıl yerine Tuğril (s.167), kıl- yerine kil- (s.212). Bu hataların yazarın giriş bölümüne transkripsiyon alfabesi kullanmamış olması sebebiyle Fransız okuyucuyu “ı” harfi hakkında uyaran bir not (s.7) eklemiş olmasına rağmen yapılmış olması da dikkat çekicidir.
 
Metinde Türkçe ibareler geçtiğinde yazar bunların Fransızca açıklamalarına yer vermiştir. Bu ibareler eski Türkçedir ve bazen konunun uzmanı olmayan Türk okuyucusu için anlaşılmazdır; fakat bazen de günümüz Türkiye Türkçesini bilen herkesin anlayabileceği sözlerdir. Kazancıgil'in bu ikinci durumda Roux'nun açıklamalarını Fransızcanın ifade tarzına sadık kalarak çevirmesi tuhaf sonuçlar yaratmıştır. Meselâ Kazancıgil'e göre s.107'deki Irk Bitig'den alınan “kün batdı” ve “ay batdı” ibarelerinin bugünkü Türkçe karşılığı “güneş battı” ve “ay battı” değil, “güneş gömüldü” ve “ay gömüldü”dür! Benzer şekilde, Kazancıgil'e göre “ay atam” ifadesinin bugünkü Türkçe karşılığı “ay atam” veya “ay babam” değil, “benim ay babam”dır. “Tengrim” kelimesinin bugünkü Türkçedeki karşılığı “Tanrım” veya “Allahım” değil, “benim Allahım”dır (s.196). Bitişken bir dil olan Türkçede iyelik ekleri sayesinde, özel bir vurgu gerekmedikçe iyelik zamiri kullanılmaz. Hele söz konusu ifadelerin eski Türkçe asılları apaçık dururken çevirmenin bunların başına bir iyelik zamiri getirmesinin sebebi nedir? Benzer şekilde, Kazancıgil'e göre “küçlüg” kelimesinin bugünkü Türkçesi “güçlü” değil, “güçlü olan” (s.139), “yok bolmak” ifadesinin bugünkü Türkçesi de “yok olmak” değil “hiç olmak”tır (s.212). Bir tutarsızlık da s.17'de “Zerdüşt” denmişken s:21'de “Zaratustra” denmesidir. Çeviride geçen bazı ifadeler Kazancıgil'in Türkçe bilgisi hakkında şüphe uyandırmaktadır:
 
“Bir yay atışı uzaklığındaki mesafe” (s.98). Türkçede “yay atışı” diye bir ifade yoktur. Yay atılmaz, ok atılır. Dolayısıyla “ok atışı” denir; “bir ok atımı mesafe” denir. Ayrıca uzaklık ve mesafe eşanlamlı kelimelerdir; “uzaklığındaki mesafe” gibi müthiş bir deyimi üreten kalemin ilkokul diploması almış olmasına hayıflansak yeri var.
 
“Okun yayı ile boğmak” (s.136). Bizim bildiğimiz Türkçede Kazancıgil yay kirişiyle adam boğmayı kastediyor!
 
“Biri kırsal, diğeri tarımsal iki medeniyet”(s.152). Ne demek acaba? Orijinal metinde “kırsal” kelimesinin karşılığı “pastorale” olsa gerek. Elbette bizim bildiğimiz Türkçede kırsal “pastorale” demek değildir.
 
S.142'de “dişi deve” ifadesi yer alıyor. Türkçede devenin dişisine “maya” denir. Devenin hayatımızdan çekilmeye yüz tutmasıyla bu kelimenin de unutulmaya başlandığı doğrudur; fakat Türk kültür tarihiyle ilgili bir kitapta bu hususa dikkat edilmesi gerekirdi.
 
Çevirmenin konuya yeterince hâkim olmaması da çeşitli hatalara yol açmıştır. Çevirinin iki yerinde Türk-Moğol göçebelerinin geleneksel konutu olan yarımküre şeklindeki ahşap iskelet üzerine keçe kaplı çadır anlamında “yurt” kelimesi kullanılmıştır (s.121, 235). Bu tip çadıra 19. yüzyıldan beri Batı dünyasında galat olarak “yurt” denmektedir. Bu bir Rus seyyahın yanlış anlamasından kaynaklanmış olup Türkçenin herhangi bir lehçesinde, herhangi bir tarihte buna ya da başka bir çadıra yurt denmemiştir. Bu konuta eski Türkçede yalnızca “ev” denirdi. Günümüzde ise bu çadıra Türkistan'da “terme öy”, Anadolu'da ise “derimevi” veya “topak ev” denmektedir. Zeki Velidî Togan'ın belirttiği gibi, anadili Türkçe olan birinin Batılıların galatına sahip çıkarak derimevine “yurt” demesi gülünçtür.
 
Bir Hun efsanesinden bahsedildikten sonra: “Procope, bunu bir simeryen haline getirmekte” (s.173) deniyor. Bu konuyu bilmeyen birinin bu cümleden bir anlam çıkarması imkânsızdır. Bir defa “simeryen” nedir? Anlaşılan Türkçede Kimmerler olarak bilinen Cermen kavmine atıfta bulunuluyor. Yani Procope, adı geçen efsaneyi Kimmerlere mal ediyor; efsanenin Kimmerlere ait olduğunu düşünüyor. Kimmerlerden haberi olmayan çevirmen ise efsaneyi bir “simeryen” haline getiriyor! Maşallah, maşallah.
 
S.199'da “runik harfleri” denmektedir. Runik kelimesi bir sıfattır; İskandinav Run Yazıtlarından gelir. Dolayısıyla ya “Run harfleri”, ya da “runik harfler” denir; fakat “runik harfleri” denmez.
 
Azerbaycan'da yaşayan, inançları Türkiye Kızılbaşlarına benzeyen dinî grubun adı Türkçe literatürde “Ehl-i Hak” olarak yerleşmiştir. Buna “Ahl-e Haq” demek yersizdir. Benzer şekilde, Türkçe literatürde “Süryanî Mihael” olarak tanınan kronik yazarına “Suriyeli Mişel” denmesi (s.173) doğru değildir.
 
Kitapta Dede Korkut Kitabından birçok alıntı mevcuttur (s.75, 141, 144, 147, 153, 155). Çeviride bunlar Fransızca tercümeden tercüme edilmiştir. Halbuki günümüz okuyucusunun da kolaylıkla anlayabileceği, son derece güzel bir Türkçeyle yazılmış bu metinlerin asılları kullanılmalıydı. Türk kültür tarihiyle ilgili bir eserde Dede Korkut destanlarının kahramanlarının tercüme kokan bir dille konuşturulması çok rahatsız edici olmaktadır.
 
Bütün bunlardan ayrı olarak, çevirinin çoğu zaman vuzuhtan ve akıcılıktan yoksun olduğunu söylemek haksızlık olmayacaktır. Roux'nun bu seçkin eseri daha özenli bir çeviriyi hak etmektedir.
 
Tarih ve Toplum, Sayı: 144, Aralık 1995.

HUKUKÎ UYARI: selimsomcag.org sitesinde yer alan bilgi, haber ve yorumlar güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan derlenen veriler ve bunlara dayanan kişisel yorumlardır. Kamuoyunu aydınlatmak amacıyla yayınlanan bu bilgi ve yorumlar hiç bir şekilde tavsiye veya yatırım danışmanlığı niteliği taşımaz. Bu bilgi ve yorumlara istinaden yapılacak işlemler sonucunda doğabilecek zararlardan selimsomcag.org hiç bir şekilde sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2014 Selim Somçağ. Her Hakkı Saklıdır.