Türkiye’nin dış politika gündemi içi boş AB tartışmalarıyla meşgul edilirken Batı Türkiye’ye yönelik ezelî taleplerinden birini daha elde etme yolunda büyük adımlar atmaya başladı. Batı’nın hemen her talebi gibi bu talebin de asgarî ve azamî versiyonları mevcut. Asgarî plan Türkiye-Ermenistan sınır kapısının açılması, iki ülke arasında her alanda normal ilişkilerin kurulması. Pratikte bu Karabağ savaşı sebebiyle, buna bağlı olarak da Azerbaycan ve Türkiye ile normal ekonomik ilişkiler kuramaması sebebiyle büyük ekonomik sıkıntıya düşen, bu yüzden nüfusu 3 milyondan 1.5 milyona gerileyen Ermenistan’a Türkiye eliyle kalp masajı yapılması, içi boşalarak yok olmaya yüz tutan bu devletin hayata döndürülmesi. Azamî plan ise Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanıması, ardından soykırım mağdurlarının torunlarına tazminat ödenmesi, daha sonra (zaten yabancılara toprak satışı yasasıyla bunun önü açıldı) Ermenilerin Doğu Anadolu’nun yoksul halkından toprak satın almasıyla doğuda Ermeni kolonilerinin kurulması, bunlara siyasî özerklik tanınması, uygun bir ortam doğunca da bağımsızlık ve Ermenistan’a iltihak.
Asgarî plan sesiz sedasız uygulamaya kondu. Önce Kars’ta Eylül sonunda “Kafkas Kültürleri Festivali” adı altında bir Ermeni çıkarması yapıldı. Festivalin en önemli etkinliği Borusan Filarmoni Orkestrasının konseriydi. Konser Kars’ta değil, şehre 45 km uzaklıktaki Ani Harabelerinde verildi. Bilindiği gibi 1000 küsur yıl önce, Bagratîler Hanedanı döneminde önemli bir Ermeni şehri olan Ani Ermeni irredantizminin simgelerinden biri. Ermenilere göre Ani Ermenistan toprağı olması gereken bir yer. İstanbul’dan orkestrayı kaldırıp koca Kars’ta yer yokmuş gibi Ani harabelerinde konser verdirmek Ermenistan’a ve Ermeni irredantizmine selâm çakmaktan, yaltaklanmaktan başka bir anlam taşımıyor. Zaten festivalin bu gerçek amacı gizli de değildi. Görünürdeki organizatör, AKPli Kars belediye başkanı Naif Alibeyoğlu festival aracılığıyla Kars-Ermenistan arasındaki Doğukapı sınır kapısının açılması konusunu gündeme getireceklerini basına açıklamıştı.
Bu açıklamada Alibeyoğlu büyük lâflar ediyor, âdeta tarih felsefesi yapıyor. Hazret diyor ki “Özellikle Ortadoğu’da büyük bir savaşın olduğu bir dönemde Kafkasya’nın bir barış adası olmasını istiyoruz. Geçmişteki düşmanlıkların, kırgınlıkların artık ortadan kalkması gerektiğine inanıyoruz. Bugün Avrupa Birliği içinde yeralan bazı ülkelerin, örneğin Almanya’yla Fransa’nın, Polonya’yla Almanya’nın yarım yüzyıl önce birbirlerini boğazladıkları halde bugün barış içinde yaşıyor. Neden biz bölge halkları barış içinde yaşamayalım? Düşmanlıklar ezeli değildir, ebedi de olmamalıdır. Halkların, milletlerin iyisi kötüsü yoktur, insanların iyisi kötüsü vardır. Bizim temel şiarımız budur.”
Bakın Sayın Alibeyoğlu: Söyleyin o geçmişteki düşmanlıkların ortadan kalkmasını isteyenlere; ilk adımı düşmanlığı ve kini sürdürenlere attırsınlar. Önce Ermenistan anayasasındaki soykırım salçasına bulanmış resmî Türk düşmanlığı maddelerini çıkarsın. Türkiye’ye yönelik soykırımı tanıma, tazminat ve toprak taleplerinden vazgeçsin. Erivan’da her gelen yabancı ziyaretçiyi götürüp başına diktiği, içinde ateş yanan soykırım anıtını yıksın. ASALA terörünü kınasın. En önemlisi, uluslararası hukuku çiğneyerek işgal ettiği Karabağ’dan çekilsin. Hocalı’da, Kelbecer’de, Akdam’da katlettiği sivillerin, kadınların, çocukların hesabını versin. Bunlara uzaktan yakından benzeyen hiç bir eylemi, tutumu olmayan Türkiye Cumhuriyeti de müsaadenizle ondan sonra Ermenistan’a elini uzatsın. Yoksa Doğukapı’nın ticaretiyle semirteceğiniz Ermeni ordusunun Karabağ’da Türklerin tepesine binmesi çok mu hoşunuza gidecek?
Bugünkü Ermenistan Türk düşmanlığı üzerine kurulmuş, dünyada eşine (belki İsrail hariç) rastlanmayacak ölçüde ırkçı, fanatik bir devlet. Böyle olması da doğal, çünkü bugünkü Ermenistan topraklarında 1828 Türkmençay Anlaşmasına kadar Revan Hanlığı vardı ve nüfusun % 85’i Türktü. Rusya Türkiye ile yaptığı 1828, 1877-78 ve 1914-17 savaşlarında Rus işgal kuvvetlerine yardakçılık yapan, bu yüzden Ruslar çekilirken onların peşine takılıp ülkesinden kaçmak zorunda kalan işbirlikçi Osmanlı Ermenilerini hep buraya yerleştirerek 80 yılda Revan’ı Ermenistan yaptı. Bu halkın çoğunluğu asırlarca huzur içinde yaşamasına imkân veren Osmanlı Devletini içeriden vuran, Rus ordusunun himayesinde Erzurum’un, Kars’ın Müslüman köylerinde ahaliyi camilere doldurup ateşe verenlerin torunları. Devletine hain, düşmanın işbirlikçisi, sivil halk katliamcısı atalarının insanlık suçlarıyla dolu bilinçaltlarını bastırmak için Türk düşmanlığını din haline getirmiş olan, Karabağ’da Türk topraklarını işgal altında tutmaya devam eden bu milletle Türkiye’nin ilişkisini Alman–Fransız rekabetine benzetmeye cehalet ve gaflet demek yetmez. Hele bunu yapan Kars gibi Ermeni mezalimine sayısız canlar vermiş bir şehrin belediye başkanı olursa...
Kars belediye başkanını böyle konuşturan güç kim? Kim olacak? Her uluslararası konuda Türkiye’nin haklarını savunmasının önüne çıkan iki büyük güç, AB ve ABD. İki hafta önce Ermenistan’ı ziyaret eden AB Komisyonu Bşkanı Prodi oradan öterek Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanımasını istedi. Malûm medyaya göre Prodi bunu sonradan yalanladı. Kim, niye böyle bir yalan haber uydursun ki? Zaten Avrupa parlamentosu 2000 yılında “Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanıması gerekir” diye karar çıkarmadı mı? Zaten 6 Ekim İlerleme Raporunun 154. sayfasında Türkiye-Ermenistan sınırı açılsın denmiyor mu? Niye yalancı yapıyorsunuz zavallı Prodi’yi? Yalnız Avrupalılar değil, ABD de yıllardır bunun peşindedir. Şimdi BOP çerçevesinde Gürcistan ve Ermenistan’ı birleştirerek Rusya’nın böğründe ve Türklerin ortasında, Batı’ya bağlı bir Haçlı Kontluğu kurmak sevdasına kapıldığı için eski aşkı iyice alevlendi. Bir zamanlar bu işin ihalesini İshak Alaton’a vermişti. Hazret ikide bir bu Doğukapısı işini kurcalardı, fakat epeydir sesi çıkmıyor. Nasıl olsa artık top belediye başkanlarında. Alibeyoğlu’ndan sonra şimdi de Şişli belediye başkanı Mustafa Sarıgül Ermenistan Devlet Senfoni Orkestrasını getirterek Lütfü Kırdar’da konser verdirmiş. Anlaşılan şu sınır kapısı açılana kadar her hafta bir senfoni, filarmoni konseri var. En iyisi bu işi mümkün olduğu kadar uzatalım da şu Türk Milletine klasik Batı müziğini iyice bir sevdirelim!