SELİM SOMÇAĞ
Ekonomik Danışmanlık

Bağımsız, Objektif, Güvenilir



Balaban Hangi Kuştur (Dergâh, Sayı 70, Aralık 1995)


 
Yunus Emre'den bir beyit:
 
Şah balaban şahin doğan zihi övmüş anı öven
Doğan zaif olur ise doğanlıktan kalır değil.
(Yunus Emre Divanı, Fatih nüshası, varak 115)
 
Kadı Burhaneddin Divanından:
 
Ne beladır gönlüm kuşuna gözüm sanema
Acep olmaya çü ol şah balaban balasıdır
(Kadı Burhaneddin Divanı, TDK yayını, s.112)
 
13. ve 14. yüzyıllardan 17. yüzyıla, Karacaoğlan'a geçelim:
 
Ben bir şahan olsam sen bir balaban
Alsam cırnağıma çıksam yola ben.
(Karacaoğlan, yay. S.N. Ergun, s. 117)
 
Türkçenin Anadolu'daki en eski devrine kadar giden bu metinlerden balabanın bir yırtıcı kuş olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Hatta şahin ve doğanla beraber zikredilmesinden ve şiirlerde bahsedilecek kadar iyi tanınmasından, evcilleştirilerek av hayvanlarının tutulmasında kullanılan yırtıcı kuşlardan, dolayısıyla Yırtıcı kuşlar (Falconiformes) takımının Falconidae familyasından olduğu, yani Falco cinsinden bir tür olduğu tahmin edilebilir. Nitekim 1540 (H. 947) tarihli Sofyalı Nimetullah Efendi'nin Lugat-ı Nimetullah adlı sözlüğünde "Balaban ki üsküflü doğanlardandır" denmektedir. (s. 239). Accipitridae familyasına dahil olan yırtıcı kuşlardan farklı olarak, doğanların, yani Falco cinsinin hemen hepsinde başın alt kısmı açık renk, tepe koyu renktir, ve iki renk bölgesi belirgin olarak ayrılmıştır. Dolayısıyla "üsküflü doğan" tabiri ile Falco türleri kast edilse gerektir. Balabanın doğancılıkta kullanılan bir kuş olduğu yolundaki karineleri izlersek tahminimizi biraz daha ileri götürebiliriz. Bizim coğrafyamızda fiziksel yapıları ve davranış tarzları bakımından doğancılıkta kullanılabilecek üç Falco türü vardır: Falco peregrinus [Peregrine Falcon (İ), Wanderfalke (A), Faucon Pelerin (F)], Falco cherrug (Saker Falcon, Würgfalke, Faucon Sacre) ve Falco biarmicus (Lanner Falcon, Feldeggsfalke, Faucon Lanier). Farsça kökenli bir kelime olan şahinin eskiden beri Falco peregrinus için kullanıldığını biliyoruz. Dolayısıyla balaban Falco cherrug veya Falco biarmicus'tan biri olmalıdır.
 
Bu noktada imdadımıza modern Farsça yetişiyor:  Bugünkü Farsçada balaban kelimesi Falco cherrug için kullanılıyor.   Bunun Ortaçağda da böyle olduğundan şüphe etmemiz için bir sebep yok.   Öte yandan Oğuzların 10. yüzyılda Maveraünnehir'e ilerlemesinden itibaren Türklerin ve İranlıların  yakın ilişki içine girdiklerini biliyoruz.   Selçukluların bütün İran'ı da kapsayan bir devlet kurmalarıyla bu kültür alışverişi daha da derinleşti ve ta 16. yüzyıl başında Safevîlerin İran'a hâkim olarak bu ülkeyi Şiîleştirmelerenie kadar aynı yoğunlukla devam etti.   Bu tarihî süreç içinde Türk ve Fars doğancılık terimlerinin de büyük ölçüde benzeşmiş olması kaçınılmazdır.   Aynı adın iki farklı kuş için kullanılmış olma ihtimali ise son derece düşüktür.   Bu itibarla Türk halk şiirinin balabanını bir doğan türü olan Falco cherrug olarak tespit etmek mümkün görünüyor.
 
Falco cherrug'un boyu kuyruk dahil 48-57 cm.,  kanat açıklığı 110-125 cm.dir. Kanatları, sırtı ve paçaları kahverengi,  başı kirli beyaz zemin üzerine kahverengi nakışlı, alt kısımları bozdur. Daha çok dağlarda, yaylalarda, ağaçlıklı açık arazide,  orman kenarı çayırlarda görülür. Doğu Avrupa, Türkiye, İran ve Orta Asya'da yaşar. Avladığı hayvanlar sıçan, gelengi, tavşan, gelincik gibi memelilerden toygar gibi küçük kuşlara ve balıkçıl, toy gibi kendinden daha iri kuşlara kadar geniş bir yelpaze içindedir. İşte balaban  özellikle bu iri kuşları avlayabilme becerisi sebebiyle insana alıştırılarak keklik, turaç, ördek, turna, balıkçıl, toy gibi kuşların avlanmasında kullanılmıştır.   Zaman zaman Orta ve Doğu Anadolu'da güvenlik kuvvetlerince yakalanan,  Arap şeyhlerine onbinlerce dolara satmak üzere ağlarla yırtıcı kuş tutmaya çalışan "şahincilerin" başlıca hedefi balabandır. 
 
Balabanın nasıl bir kuş olduğunu gördükten sonra kelimenin etimolojisini inceleyelim. "Bala" bölümü Farsça yüksek, yüce anlamında "bâlâ" kelimesi sebebiyle, kelimenin Farsça olabileceğini düşündürüyor. Steingass'ın Farsça-İngilizce sözlüğünde (Beyrut 1892) kelimenin tek karşılığı davul ("a drum"). Ferheng-i Ziya'da (İstanbul 1944) balaban "yüksek sesli davul" olarak açıklanmış ve "bala = yüksek, ban = ses" etimolojisi verilmiş. "Dilimizde de büyük davul, davul tokmağı, toğan manalarınadır" deniyor. Redhouse'un Türkçe-İngilizce sözlüğünde balabanın üç karşılığı var: 1. Büyük, kocaman, 2. Çakırkuşu 3. Çok büyük davul ("1. Large, huge, 2. The goshawk, 3. A very large drum"). Redhouse'un balabanın bir yırtıcı kuş olduğunu tespit etmekle beraber onu çakırkuşu (daha doğrusu Accipiter gentilis, çünkü eskilerin çakırkuşu adını başka bir kuş için kullandıklarını zannediyorum) olarak göstermesi yanlıştır. Çünkü Nimetullah'ın "üsküflü doğanlardandır" demesi balabanın bir Falco türü olduğuna işaret ettiği gibi, çakırkuşu Türklerin doğancılıkta az kullandığı bir kuştur.  Ayrıca bugünkü Farsçadaki Falco cherrug kullanımı da ortadadır.   Şemseddin Sami ise Kamus-u Türki'de şöye diyor: "(Bulgarcadan melhuz olup lisanı mezkurda ayıya derler) 1. Gezdirilip oynatılan ayı, 2. iri cüsseli insan veya hayvan: balaban adam, doğan, 3. Büyük davul tokmağı". Görüldüğü gibi Şemseddin Sami'ye göre doğana ancak iri olursa mecazen balaban denmektedir. Yazının başında zikredilen metinler ışığında bu iddiayı da kabul etmek mümkün görünmüyor.
 
1890 tarihli Redhouse'dan sonra bir de 1964 tarihli Redhouse Türkçe-İngilizce Sözlüğüne bakalım. Burada 1890'daki çakırkuşu (goshawk) hatası tekrar edildiği gibi bir de balaban adlı başka bir kuşun ortaya çıktığını görüyoruz: Bittern (Botaurus stellaris). 1950'lerden itibaren yayınlanan çeşitli Türkçe sözlüklerde de kelimenin bu anlamı yer almaya başlıyor. Bu, yırtıcılardan apayrı bir kuştur. Leylek, balıkçıl, aynak gibi türleri kapsayan Ciconiiformes takımının balıkçıllar (Ardeidae} familyasındandır. Diğer balıkçıllar gibi uzun bacaklı, uzun gagalı ve uzun boyunludur. Gövde uzunluğu yarım metreyi geçer. Tüyleri kahverengi ve kirli sarı tonlarında ve nakışlıdır. Çevresinde geniş sazlıklar olan durgun tatlı sularda yaşar. Balık ve kurbağalarla beslenir. Diğer balıkçıllardan farklı olarak pek ortalıkta görünmez; ömrünü sazların arasında sürdürür. Eğer sazların arasında iken kendisine zarar verebileceğini düşündüğü bir canlıyla, meselâ bir insanla karşılaşırsa ilginç bir davranış gösterir. Başını yukarı kaldırıp boynunu uzatarak vücudunu mümkün olduğunca inceltip sazların arasında kıpırdamadan durur. Eğer sazlar rüzgârla sallanıyorsa o da onların hareketine ayak uydurur. Bol nakışlı ve uygun renkli tüyleri sayesinde, kuş bu şekilde davrandığında onu sazlardan ayırt etmek hemen hemen imkânsız hale gelir. Yine diğer balıkçıllardan farklı olarak toplu halde gezmez veya yuva yapmaz. Çiftleşme mevsimi dışında tek dolaşır. Bu kuş ülkemizde Manyas Gölü, Ereğli Gölü gibi bazı göl ve bataklıklarda bulunursa da en çok bulunduğu yer Samsun'un Bafra ve Alaçam ilçelerindeki Balık Gölleridir. Kızılırmak deltasında yer alan bu göller sığ ve bol sazlıdır. Birkaç yıl önce kuşları incelemek amacıyla bu göllerden Cernek Gölü etrafında dolaşıyordum. Gölün hemen arkasında bir dişbudak ormanı vardır. Ormana girdim; bir patikayı takip ederek ilerliyorum; ara sıra da dürbünle patikanın ilerisine bakıyorum. Bu ormanda kuş görmek için iyi bir yoldur; çünkü kuşlar beslenmek için böyle açıklıklara inerler. Dürbünle bakarken birden 20-25 m. ilerde, patikada yürüyen bir balaban (Botaurus stellaris) gördüm. Sazlıkların arasında canı sıkılmış olacak ki ormanda gezmeye çıkmış. Biraz sonra o da beni gördü, bana bakmaya başladı. Ben patikada ilerlemeye başlayınca o da sazlıklardaki adetine uygun olarak uçup kaçmaya yeltenmedi, yürümeye başladı. Fakat arada bir durup geri dönerek beni kontrol ediyor. Balaban bu şekilde aramızdaki mesafeyi muhafaza ederek birkaç yüz metre önümde yürüdü; sonra onu sık çalıların arasında kaybettim. Bu da su kenarından ve sazların arasından hiç bir zaman ayrılmadığı söylenen bu kuşa dair acayip bir hikâye.
 
Peki nasıl oldu da yüzyıllarca bir alıcı kuşu tarif eden balaban kelimesi bu su kuşuna ad oldu? Redhouse'un bu konudaki kaynağını tahmin etmek kolay: Bibliyografya kısmında belirttikleri gibi Saadet Ergene'nin 1945'te İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi tarafından yayınlanan Türkiye Kuşları adlı eseri. Benim de şimdiye kadar görebildiğim balabanı Botaurus stellaris olarak gösteren kaynaklar arasında en eskisi bu kitap. Maalesef bu kitap Türkçe kuş isimleri bakımından güvenilir bir kaynak değildir. Bu konuda özel bir derleme ve tarama çalışması yapılmamış, birçok kuş adı adeta kulaktan dolma bir bilgiyle çeşitli türlere yakıştırılmıştır. Ben Anadolu'da yukarıda zikrettiğim Botaurus stellaris'in bulunduğu bütün yörelere gittim; hiç birinde yöre halkının balaban adıyla bu kuşu bildiğine tanık olmadım. Zaten Balık Gölleri dışında ender ve pek az görülen bu kuşa ahalinin isim vermesi de uzak ihtimal. Öte yandan Ergene'nin bu kuşa balaban demesinin bir zühul eseri olmayabileceğini düşündüren bir husus da var. B.stellaris'in acayip özelliklerinden biri de erkeğin çiftleşme mevsiminde dişileri çağırmak ve rakip erkekleri üreme bölgesinden kovmak amacını taşıyan haykırmasıdır. Buna ötüş demek mümkün değil; top gürlemesini andırır. Erkek kuş baharda sazların arasında dolaşarak 4-5 saniyelik aralıklarla bu sesi çıkarır. Sesin en ilginç özelliği ise çok uzaklardan duyulabilmesidir; 2-3 km.den, hatta arazi müsaitse 5 km.den duyulabilir. Ferheng-i Ziya'nın öne sürdüğü balaban = yüksek ses etimoojisi doğruysa, B.stellaris'e bu özelliğinden ötürü balaban denmiş olabilir. Yine de ben bunu düşük bir ihtimal olarak görüyorum. Her halükârda sözlük ve ansiklopedilerin 1950'lerden beri Ergene'yi izlemesi sonucunda bugün balaban=B.stellaris bir galat-ı meşhur olmuş durumda. Nitekim ben de AnaBritannica'ya hayvan maddeleri yazarken balabanı Botaurus stellaris olarak gösterdim. Eğer hatalı ise, günahı bu çığırı açanların boynuna. İşin ilginç tarafı, eski Redhouse'un Botaurus stellaris için, kuşun bu özelliğinden kaynaklanan bir ad zikretmesi: Çağırgan toy. Biraz hatalı, çünkü yüzeysel benzerliklerine rağmen Botaurus stellaris toylarla akraba değil; fakat güzel bir ad. Her neyse; sonuç olarak, eski şiirleri okurken rastladığınız balabanı sazların arasında dolaşan balıkçıla benzer bir kuş zannetmeyin; o bir doğandır.
 
Dergâh, Sayı 70, Aralık 1995.

HUKUKÎ UYARI: selimsomcag.org sitesinde yer alan bilgi, haber ve yorumlar güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan derlenen veriler ve bunlara dayanan kişisel yorumlardır. Kamuoyunu aydınlatmak amacıyla yayınlanan bu bilgi ve yorumlar hiç bir şekilde tavsiye veya yatırım danışmanlığı niteliği taşımaz. Bu bilgi ve yorumlara istinaden yapılacak işlemler sonucunda doğabilecek zararlardan selimsomcag.org hiç bir şekilde sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2014 Selim Somçağ. Her Hakkı Saklıdır.